Tiyatroda romantik akım 18.yy’ın sonlarında ortaya çıkmış,19.yy’da en parlak dönemini yaşamış, fakat aynı yüzyılın ortalarında gücünü yitirmiştir. Fransız devrimini hazırlayan görüşlerde romantik düşüncenin tohumları ekilmiştir. Fransa’da Napolyon dönemi, klasikçiliğe dönüş dönemidir. Napolyon klasik ölçülere uymayan tiyatroya baskı yapmıştır. Ancak siyasal hayatta,toplum yaşamında ve düşüncede gerçekleşen gelişimin, sanatı etkilemesi engellenememiş, romantik akım önce Almanya’da sonra Fransa’da...

Tiyatroda romantik akım 18.yy’ın sonlarında ortaya çıkmış,19.yy’da en parlak dönemini yaşamış, fakat aynı yüzyılın ortalarında gücünü yitirmiştir. Fransız devrimini hazırlayan görüşlerde romantik düşüncenin tohumları ekilmiştir.
Fransa’da Napolyon dönemi, klasikçiliğe dönüş dönemidir. Napolyon klasik ölçülere uymayan tiyatroya baskı yapmıştır. Ancak siyasal hayatta,toplum yaşamında ve düşüncede gerçekleşen gelişimin, sanatı etkilemesi engellenememiş, romantik akım önce Almanya’da sonra Fransa’da ve İngiltere’de daha sonra Doğu Avrupa ülkelerinde güç kazanmıştır.
Romantik tiyatro düşüncesi,İnsan Hakları Bildirgesinde yer alan özgürlük,eşitlik,adalet gibi ilkelerle,yurt sevgisi,ulus sevgisi,dinsel inançlara bağlılık gibi değerlerle beslenmiştir.Romantik tiyatro düşüncesi umutlu ve ileriye dönüktür.
Bu dönemde, İngiliz kolonilerinde tutsaklık kaldırılmış, cezalar hafifletilmiş,insan yaşamı değer kazanmaya başlamıştır.Bu gelişimin iyimserliği içinde romantik sanat düşüncesi,eski hoşgörüsüz kuşaklara karşı çıkarak,kurulu bir düzenin kurallarını yıkmak,iyilerin egemen olmasını sağlamak için bir atılım niteliği taşır.Tiyatro sanatı bu dönemde,bu bilinç içinde hareketli olayları,kişisel kahramanlıkları ele almakta,coşkulu anlatımı ile ülkülerini seyirciye duygu yoluyla kabul ettirmeye çalışmaktadır.
Romantizmin asıl kuramı on dokuzuncu yüzyılın başında Almanya’da felsefeye bağlı ve onunla kaynaşık olarak belirlenmiş,daha sonra ise diğer ülkeleri etkilemiştir.İtalya ve İspanya romantizmden az etkilenen ülkelerdir.
Almanya’da romantizmi geliştiren yazar ve kuramcılara ‘1770 kuşağı’ denilmektedir.Bu dönem Goethe ve çağdaşlarının kültürünü almıştır. Romantizm bu dönemde idealist felsefecilerin görüşlerine bağlıdır ve bunlar sanatı Tanrısal gerçeğe ulaştıran üstün bir olgu sayarlar.
Fransa’da romantizme geçiş Napolyon’dan sonra olmuştur.Fransa’da romantizm kuramsaldan çok uygulamada başarı sağlamıştır.
İngiltere romantik akımda Almanya’yı takip etmiştir.Romantizm daha çok şiir türünde etkili olmuş,tiyatro sanatında ise uygulamadan çok düşünceyi etkilemiştir.
Türkiye’de romantizm, Namık Kemal’in ‘Celaleddin Harzemşah’ adlı oyununa yazdığı önsöz ile sanat düşüncesine tanıtılmıştır.Bu yazı Türk tiyatro düşüncesinin oluşmasının ilk adımıdır.Namık Kemal dönemin siyasal ortamının etkisi altında ,coşkulu bir sanat anlayışını benimsemekte,edebiyatı ulusal bilincin gelişmesinde,özgürlük savaşımında,heyecanların coşturulmasında etkin bir araç olarak değerlendirmektedir.
Romantik sözcüğü 1670’lerde ‘ortaçağ romanslarına ve destanlarına ilişkin’ olarak kullanılmıştır.Bu anlamda bu sözcük,şaşaalı,coşkulu anlamı taşımaktaydı.1776’da aynı sanat üslubuna ‘gotik’ de denmekteydi.Shakespeare,Calderon,Cervantes,bu anlamda romantik sayılmışlardır.
Romantizme kaynak olan romantik sözcüğü ise, roman sözcüğünün etimolojisinden yola çıkarak saptanmıştır ve ‘modern’ anlamına gelir.
Kendini romantik olarak nitelendiren ilk Fransız yazar ‘Stendhal’dır.
ROMANTİK-KLASİK KARŞITLIĞI
-Klasik nesnel,romantik özneldir.
-Romantikte yanılsama vardır.
-Klasik sanat ahlakçıdır,romantik ise güzele ve iyiye tam olarak yönelmiştir
-Klasik sanat gelenekçi,toplumsal düzenci ve inançları yücelticidir, romantik ise coşma ve taşma yolu ile insanı tanrısal gerçeğe yönlendirme,mutlu etme amacındadır.
-Klasik sanat dinginlik sağlar,romantik sanatın sağladığı uyum ise dünyaya ve dünya işlerine bakarken uzak açı kazanmak demektir.
-Romantik akımda sanat yaratma özgürlüğüne sahip olmalı,deha özgür bırakılmalıdır.(Sturm and Drang akımı bu düşünceyi ve tepkiyi en net şekilde ortaya koyar).
-Romantiklere göre sanat üstün bir olgudur ve bu Alman felsefesi ile temellendirilmiştir.
-Klasik kurallar aşılmalıdır,gerçeğin özü yansıtılmalıdır.
-Romantizmde karşıtların uyumu ve organiklik gözetilmeldir
VICTOR HUGO
Victor Hugo, antik ve modern sanat ayrımı üzerinde durmuştur. Bu ayrıma göre antik sanat, yalın, simetrik, uyumlu ve yücedir. Modern sanat ise biçimde çeşitlemeler yapmakta, durup dinlenmeden yeni şeyler yaratmaktadır. Karmaşıklık ve çeşitlilik,modern sanatın özelliğidir.Victor Hugo şiirin gelişimini üç farklı döneme ayırmıştır; İlk dönem şarkı dönemi, ikinci dönem destan dönemi ve üçüncü dönem dram dönemidir.
İlk dönemin kaynağı Homeros,ikinci dönemin kaynağı İncil,son dönemin kaynağı Shakespeare’dir Victor Hugo sanatın doğrudan yaratıcı olamayacağını, hele siyasal gerçeklere hiç hizmet etmeyeceğini belirtmiştir.Hugo sanatın öğretici değil,uygarlaştırıcı gücüne inanmıştır.
TRAGEDYA VE KOMEDYA TÜRLERİNİN YENİ TANIMLARI VE GROTESK
Romantik tiyatro kuramcıları klasiklerin tür ayrımı konusundaki kesin tutumlarını eleştirirler. Romantik dönemde türlerin karıştırılması uygulamaya geçmiştir. Shakespeare’nin ‘Kral Lear’ında Lear ile Soytarı’nın tragedyayı da komedyayı da yücelttiği söylenmiştir. Shakespeare oyunlarında güzel ile çirkinin,yüce ile “grotesk” olanın birleştirdiğini belirtir. Modern dram , yüce ile ‘grotesk’in doğal bileşimidir.Çünkü insanın hayvansal yanı ile ruhunu bir araya getirmektedir.Kötülük ve saçmalık,tıpkı yaşamda olduğu gibi, kahramanlık ve erdem ile birbirine bağlanmaktadır. ’Grotesk’ ,yüceyi de gülüncü de içerdiği için korkunçtur.Aynı zamanda yaşamın üstün güzelliklerinden biridir. Victor Hugo grotesk’i, hem doğaya benzerlik sağladığı hem de dramın diyalektik karakterine uyduğu için drama uygun bulmaktadır.
YANILSAMA
Romantik tiyatro kuramcıları tiyatroda yanılsama olayı üzerinde durmuş, bu olayı tiyatro sanatının en çekici özelliklerinden biri olarak saymışlardır. Stendhal yanılsamayı savunmuş, çekiciliğini kabul etmiştir.
Romantikler, tiyatronun yanılsama gücü ile seyirciyi olayların uzun zaman aralıklarını atlayarak geliştiğine ve çeşitli yerlerde geçtiğine inandırdığını belirtmektedir.
SHAKESPEARE YORUMU
Romantik yazarlar klasiklerden farklı olarak Shakespeare’e hayrandırlar. F.Schegel Cervantes’in ve Shakespeare’in hayranıdır. Shakespeare’in romantik akımın temellerini attığını;oyunlarının yaşamın çeşitliliğini kapsadığını, çelişkileri, karmaşıklığı ile yaşamı tümden yansıttığını belirtir. Shakespeare bu dönemde yeniden ilgi görmekte ve yüceltilmektedir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki Romantik tiyatro düşüncesinde tiyatroya,birey vicdanına ışık tutma, insanı uygarlaştırma görevi verilmiştir. İnsanın iç gelişiminde ve çevresi ile olan ilişkilerinin ileriye götürülmesinde tiyatro sanatına duyulan bu güven,bu sanata felsefe düşünce kapsamında değer kazandırmıştır.